Günümüz dünyasında teknoloji, hayatımızın her alanına nüfuz etmiş durumda. Bu durum, suç ve suçla mücadele yöntemlerini de kökten değiştirmiştir. Geleneksel suçların yanı sıra, internet ve bilişim sistemleri üzerinden işlenen “bilişim suçları” olarak adlandırılan yeni bir suç türü ortaya çıkmıştır. Bu suçlarla mücadelede en kritik unsurlardan biri ise, suçun işlendiğine dair somut kanıtlar sunan “elektronik deliller”dir. Ancak elektronik delillerin toplanması, muhafazası ve yargılamada kabul edilebilirliği, kendine özgü hukuki ve teknik zorlukları barındırır. Bu makalede, bilişim suçlarında elektronik delillerin hukuki niteliği, elde edilme yöntemleri ve özellikle Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemeleri’nin bu konudaki güncel uygulamaları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Elektronik Delil Kavramı ve Hukuki Niteliği

Bilişim suçlarının ispatında temel dayanak noktası olan elektronik deliller, geleneksel delillerden farklı özelliklere sahiptir. Bu farklar, delillerin kabul edilebilirliği noktasında özel bir değerlendirme gerektirir.

Elektronik Delil Nedir?

Elektronik delil, bir suçun işlenişiyle ilgili bilgiyi elektronik ortamda depolayan, üreten, işleyen veya ileten her türlü veri, kayıt veya sistem olarak tanımlanabilir. Bu tanım oldukça geniştir ve IP adresleri, log kayıtları, e-posta yazışmaları, sosyal medya paylaşımları, mesajlaşma uygulamaları üzerindeki konuşmalar, dijital fotoğraflar, videolar, bilgisayar ve mobil cihazlardaki veriler gibi birçok farklı unsuru kapsar. Önemli olan, bu verilerin bir suç olgusunu ispata yarar nitelikte olması ve dijital formatta bulunmasıdır.

Elektronik Delillerin Ceza Muhakemesindeki Yeri

Türk Ceza Muhakemesi Hukuku’nda delil serbestisi ilkesi esastır. Yani, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her şey delil olarak kullanılabilir. Elektronik deliller de bu ilke kapsamında değerlendirilir. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), elektronik delillerin elde edilmesine yönelik özel koruma tedbirleri öngörmüştür. Özellikle CMK m. 134 (bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde arama, kopyalama ve el koyma), CMK m. 135 (iletişimin denetlenmesi) ve CMK m. 138 (delil elde etme yasağına aykırılık) gibi maddeler, elektronik delillerin toplanma süreçlerini doğrudan etkiler. Bu delillerin hukuka uygun yöntemlerle elde edilmesi, yargılamada geçerli sayılmasının ön koşuludur.

Elektronik Delillerin Elde Edilmesi ve Hukuka Uygunluk İlkesi

Elektronik delillerin elde edilmesi, teknolojik bilgi ve hukuki prosedürlerin titizlikle uygulanmasını gerektiren karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte en önemli prensip, delillerin hukuka uygun yöntemlerle toplanmasıdır.

Delil Elde Etme Yöntemleri ve Yasal Sınırlar

Elektronik delillerin elde edilmesinde genellikle iki temel yöntem kullanılır: rızaya dayalı elde etme ve koruma tedbirleri yoluyla elde etme. Rızaya dayalı elde etme, delil sahibinin kendi isteğiyle delili sunması veya erişimine izin vermesi durumudur. Ancak çoğu zaman suçun aydınlatılması için cebri tedbirlere başvurulması gerekir. Bu noktada CMK’da düzenlenen arama ve el koyma, iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi gibi koruma tedbirleri devreye girer. Bu tedbirlerin uygulanabilmesi için belirli yasal şartların (suç şüphesi, orantılılık, son çare olma ilkesi vb.) ve hâkim kararı gibi usulü gerekliliklerin yerine getirilmesi zorunludur. Özellikle kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği hakkı, elektronik delil elde etme süreçlerinde hassasiyetle korunması gereken anayasal haklardır.

Hukuka Aykırı Elektronik Delillerin Akıbeti

Türk Ceza Muhakemesi Hukuku’nun temel ilkelerinden biri olan “hukuka aykırı delillerin kullanılamaması” ilkesi (CMK m. 206/2-a, 217/2), elektronik deliller için de geçerlidir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen elektronik deliller, yargılamada hükme esas alınamaz. Bu ilke, “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” şeklinde ifade edilen prensiple örtüşür. Örneğin, hâkim kararı olmaksızın yapılan bir arama sonucu elde edilen dijital veriler veya iletişimin dinlenilmesi yasağına aykırı olarak elde edilen ses kayıtları, yargılamada kullanılamaz. Yargıtay, bu konuda oldukça katı bir tutum sergilemekte ve hukuka aykırı delillerin mutlak surette hükme esas alınamayacağını vurgulamaktadır.

Yargıtay’ın Elektronik Delillerin Kabulüne İlişkin Uygulamaları

Yargıtay, bilişim suçları ve elektronik deliller konusunda önemli içtihatlar geliştirerek uygulamaya yön vermektedir. Bu içtihatlar, delillerin güvenilirliği, özel hayatın gizliliği ve ispat değeri gibi temel meselelere odaklanmaktadır.

Delillerin Bütünlüğü ve Güvenilirliği

Elektronik delillerin en önemli özelliklerinden biri, kolayca değiştirilebilir, silinebilir veya manipüle edilebilir olmalarıdır. Bu nedenle Yargıtay, elektronik delillerin yargılamada kabul edilebilmesi için “bütünlüğünün ve güvenilirliğinin” korunmasını şart koşmaktadır. Delilin elde edildiği andan itibaren adli bilişim uzmanları tarafından “hash değeri” alınarak bütünlüğünün kayıt altına alınması, delil zincirinin bozulmaması, kopyalama işlemlerinin usulüne uygun yapılması ve orijinaline zarar verilmemesi gibi hususlar büyük önem taşır. Yargıtay, özellikle bilirkişi raporlarıyla desteklenmeyen, teknik incelemeden geçmemiş veya bütünlüğü şüpheli görülen elektronik delillere ihtiyatlı yaklaşmaktadır.

Özel Hayatın Gizliliği ve İletişim Hürriyeti Bağlamında Değerlendirmeler

Elektronik delillerin elde edilmesinde en sık karşılaşılan sorunlardan biri, özel hayatın gizliliği ve iletişim hürriyetinin ihlalidir. Yargıtay, bu konuda titiz bir denge gözetmektedir. Örneğin, bir kişinin izinsiz olarak çektiği ses veya görüntü kaydının delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı sıkça tartışılan bir konudur. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin yerleşik içtihatlarına göre, “bir kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha elde etme imkanı bulunmayan bir delili elde etmek amacıyla kayda alması” hukuka uygun kabul edilebilmektedir. Ancak bu durum, genel bir delil elde etme serbestisi olarak yorumlanamaz ve her somut olay kendi koşulları içinde değerlendirilir. Üçüncü kişiler tarafından rıza dışı elde edilen veya yasal olmayan yollarla ele geçirilen mesajlaşma içerikleri, e-postalar gibi deliller, genellikle hukuka aykırı kabul edilerek hükme esas alınmaz.

Sosyal Medya ve İnternet Kaynaklı Deliller

Günümüzde bilişim suçlarının önemli bir kısmı sosyal medya platformları veya diğer internet kaynakları üzerinden işlenmektedir. Yargıtay, sosyal medya paylaşımları, ekran görüntüleri, profil bilgileri gibi delillerin kabulünde, bunların gerçekliğini ve suça konu eylemle bağlantısını ispat yükünü aramaktadır. Bir ekran görüntüsünün manipülasyona açık olması nedeniyle, bunun hukuken geçerli bir delil olabilmesi için, resmi kurumlardan (örneğin internet servis sağlayıcısından veya ilgili platformdan) temin edilen log kayıtları, IP adresi tespitleri veya adli bilişim uzmanı raporlarıyla desteklenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, yalnızca bir ekran görüntüsü, tek başına ispat gücü taşımayabilir.

Bölge Adliye Mahkemeleri’nin Elektronik Delil Uygulamaları

Bölge Adliye Mahkemeleri (BAM), istinaf kanun yolu incelemesi yaparak yerel mahkemelerin kararlarını denetlemekle görevlidir. Elektronik delillerin kabulü konusunda BAM’lar, büyük ölçüde Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına uygun hareket etmektedir.

Yargıtay İçtihatlarına Uygunluk ve Farklılaşan Yaklaşımlar

BAM’lar, elektronik delillerin hukuka uygunluğu, bütünlüğü ve ispat gücü konularında Yargıtay’ın belirlediği prensipleri esas alır. Özellikle hukuka aykırı delillerin reddi ve delillerin teknik bilirkişi incelemesiyle desteklenmesi gerekliliği hususlarında Yargıtay ile paralel bir uygulama sergilenir. Ancak, her somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alındığında, bazı BAM kararlarında, özellikle ispat gücünün değerlendirilmesinde veya delil elde etme yöntemlerinin yorumlanmasında, yerel mahkemenin takdir yetkisine daha fazla ağırlık veren veya Yargıtay’ın bazı katı yorumlarını yumuşatan yaklaşımlar da görülebilmektedir. Bu farklılıklar genellikle delillerin niteliği, olayın karmaşıklığı ve mevcut diğer delillerle olan ilişkisi bağlamında ortaya çıkar.

Delillerin Değerlendirilmesinde BAM’ın Rolü

BAM, istinaf incelemesinde dosyadaki tüm elektronik delilleri yeniden değerlendirir. Yerel mahkemenin delilleri takdir etmesinde bir hata olup olmadığını, delillerin hukuka uygun yollarla elde edilip edilmediğini ve hükme esas alınmaya yeterli olup olmadığını inceler. Gerekli gördüğü takdirde, dosyaya yeni delillerin sunulmasına veya mevcut deliller üzerinde ek inceleme yapılmasına karar verebilir. Özellikle teknik inceleme gerektiren durumlarda, BAM’lar adli bilişim uzmanlarından ek raporlar alınmasını isteyerek, delillerin güvenilirliğini ve ispat gücünü daha detaylı bir şekilde ortaya koymaya çalışır.

Elektronik Delillerle İspatın Zorlukları ve Hukuki Destek

Bilişim suçlarında elektronik delillerle ispat, hem teknik hem de hukuki açıdan ciddi zorluklar barındırır. Delillerin hızla kaybolabilmesi, değiştirilebilmesi, teknik bilgi gerektiren karmaşık incelemeler, kişisel verilerin korunması gibi hassas dengeler, bu alanı oldukça girift hale getirmektedir. Bu nedenle, bilişim suçlarıyla ilgili bir soruşturma veya kovuşturmada, elektronik delillerin toplanmasından yargılamadaki sunumuna kadar her aşamada, konusunda uzman bir hukukçudan destek almak hayati önem taşır. Uzman bir avukat, delillerin hukuka uygun toplanmasını sağlamak, adli bilişim uzmanlarıyla koordinasyonu yönetmek, delillerin bütünlüğünü ve güvenilirliğini savunmak veya hukuka aykırı delillere karşı itirazlarda bulunmak gibi kritik roller üstlenir. Bu sayede, hak kayıplarının önüne geçilmesi ve adaletin tecelli etmesi noktasında önemli bir katkı sağlanır.

Bilişim suçlarında elektronik deliller, modern yargılamanın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri’nin uygulamaları, bu delillerin hukuka uygunluk, güvenilirlik ve ispat gücü açısından taşıdığı önemi açıkça ortaya koymaktadır. Delillerin doğru yöntemlerle elde edilmesi, bütünlüğünün korunması ve hukuki normlara uygun bir şekilde değerlendirilmesi, adil bir yargılamanın temelini oluşturur. Teknolojinin sürekli geliştiği bir çağda, hukukun da bu değişime ayak uydurması ve elektronik delillere ilişkin uygulama birliğinin sağlanması, bilişim suçlarıyla mücadelede etkinliği artıracaktır. Bu karmaşık alanda, hak ve menfaatlerin korunması için uzman hukuki danışmanlık vazgeçilmezdir.